26 Aralık 2016 Pazartesi

zürafa

uzaksın,
uzanabilmek için karanlığın içinden,
sana
zürafa olmayı isterdim,

terbiyesiz

bu karanlık almış başını gitmiş,
ben,
ben terbiyesizleşmişim,
gözlerinizi fotosentezle boyuyorum,
koşabilmek için,
renkli çoraplar giyiniyorum,

musluk

bir sandalyeye oturmuş kitaplarımla,
kanıyorum, en sağlıklı halimle,
belediye bir havuz kursa güzel süs olur damarlarımda akan kandan,
hani fıskiye dediklerinden,
sonra el alem gelip izler beni,
asgari hayatlı varoş mahalle çocukları doluşur içime bir yaz vakti,
beyazdan griye çalan o minik çamaşırlarıyla,
sonbaharda yapraklar kaplar üstümü,
sararırım,
utangaç olurum,
zira biraz kirlenirim,
kışın donmayım diye kaparlar muslukları mı,
ben her bahar yeniden coşarım,

hiyerarşi

hiyerarşik kavgalarım olmadı belki,
ama hiyerarşik sevgiler besledim
ruhumun kraliçesi dediğime,
gönlümün yarısı boş mu
yoksa dolu mu gibi
aslında hiç de felsefi olmayan,
düşüncelere sarıldım
aynı yer de farklı masalarda oturduğumuzda,
ömrü kısa bakışlarımız oldu
kalabalıktan süzülüp yiten görüntülerimiz de,
kahve kokusuna karışan kokun yansıdı bakındığım camda,
benzettiğim şeyin sana benzediğini,
hatta sen olduğunu hissettim
parmak uçlarımda dahi,
ve sen görme diye sırtı dönük buğulandım,

insan

insanlardan daha çok şey anlatır martı sesleri,
ve kayalara vuran dalgalar daha şairdir,
şairlerden